AKMANASTIR KÖYÜ WEB SİTESİ
  Ermenek Hakkında
 

                             İLÇEMİZ ERMENEK HAKKINDA


                          
ERMENEK’İN COĞRAFİ YAPISI 
             Akdeniz bölgesinde, Antalya körfezi ile Mersin arasında uzunluğu 250 km. ye yaklaşan takriben 10.000 km2 lik dağlık bölge Taşeli yöresi olarak bilinir. 2445 km2 lik yüzölçümü 75.000 civarında nüfusu ve 48 köy ile       Ermenek kazası bu bölgenin tam ortasında  yer alır. İlçe merkezi ise Orta Göksu havzasında Ermenek suyunun meydana geldiği derin vadinin  yamaçlarında  ortalama 1250 m. Yükseklikte kurulmuş bulunmaktadır.

            Taşeli bölgesinin bütün tipik özelliklerini Ermenek yöresinde bulmak mümkündür. Dolayısıyla kalkerli, yani karstik yöre özelliği taşıyan bir bölgede yer alan bu ilçe, zengin su kaynaklarının sebep olduğu engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Akdeniz ikliminin hakim olduğu yörede iç kesimlere doğru, yer yer Orta Anadolu bölgesi tesirlerinin de görüldüğü bir geçiş iklimi göze çarpar. Bu ve yükseklikteki değişkenliğe bağlı olarak bitki örtüsünde de tam bir çeşitlilik mevcuttur. Öyle ki, bir saatlik bir yaya yolculuğunda çam, göknar (ladin) ve sedir  (katran) ormanlarından nar, incir, zeytin ağaçlarının yer aldığı bağlara hatta, denizden yüksekliği 500 m. Civarında değişen Göksu vadisine inildiğinde narenciyeye de rastlamak mümkündür.

ERMENEK’İN TARİHÇESİ

        Ermenek yöresi tarihin ilk çağlarından itibaren mühim bir yerleşim alanı olmuş ve stratejik konumundan dolayı Asur, Hitit, Pers, Makedon, Romalı ve Bizans dönemlerinde de önemini korumuştur. Özellikle Hititler, Makedonlar ve Romalılar döneminde bölgenin çok büyük bir gelişme göstererek bayındır hale geldiği, yine bugünkü ilçe merkezinin de o dönemlerinde şekillenmeye başladığı, hatta Romalılar döneminde iki yüzyıl kadar bölgenin her yönden merkezi konumuna yükseldiği de bilinmektedir. Ermenek ismi de bu dönemde görev yapan Romalı kumandan Germanicus’a izafeten “Germanikopolis” den bozularak günümüze kadar ulaşmıştır. Yalnız şehrin bugünkü dokusu Türk hakimiyeti  döneminde ortaya çıkmış ve Ermenek, Türklerin fetihten hemen sonra Anadolu’da kurdukları üç şehir  (Yenişehir, Aksaray, Ermenek) içerisinde yer almıştır. Esasen Türklerin bölgeyi tanımaları da  Malazgirt  zaferinden  çok  öncelere  rastlar. Ama  kesin  yerleşme 1071’den sonra XII.  Yüzyılın hemen   başları  yani 1115 yıllarına tekabül etmektedir.Yalnız daha  sonra  büyük  bir kısmı İslamlaşacak olan Hristiyan  Bulgar  ve  Varsak  (Farsak)  Türkleri  yöreye  daha   önce yerleşmiş olmalıdırlar. Zira Bizanslılar daha XI.yüzyılda Ermenek kalesini ücretli askerleri olan Peçenek Türklerine bırakmıştır.

        1071’ de Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Malazgirt zaferinden sonra tamamiyle Türkmen nüfusu ile dolan Ermenek ve yöresine çoğunluğu Oğuzların Avşar boyuna mensup, Turgutlu, Oğuzhanlı, İkizcelü, Mukaddemlü, Uğurlu, Kazanculu, Sarıvelilü, Burhanlu gibi belli başlı  oymak ve aşiretler yerleşecektir.Bunlar coğrafi yapının da özelliğine uygun olarak bu bölgeyi eski Türk taksimatında olduğu gibi İç-el  (İç-il) ve Taş-el (Dış-il) olmak üzere iki bölümde isimlendirileceklerdir.Bu esnada başgösteren Haçlı seferlerine karşı mühim görevler üstlenen Ermenek yöresindeki  Türkmenler, 1101’de olduğu gibi, bu istilacıları bölgeye sokmamıştır.

        Ermenek yöresinde 1228 yılından itibaren önemli bir uç meydana getiren Türkmenler, Nure Sofi önderliğinde etraftaki kalelere hücum ederek, sınırlarını genişleteceklerdir.   O’nun  ölümü  ile  yerine  geçen  oğlu  Kerimü’d-din   Karaman     Bey döneminde Erdemli’den Antalya önlerine kadar Taşeli bölgesi hakimiyet altına alınarak Ermenek başkent yapılacaktır. Bundan sonra şehir, önemli kültürel faaliyetler ve mimarı eserlerin meydana getirildiği bir yer olacaktır. Belki de bu yüzyılın  bir müddet Karamanlı adı unutulacak ve devrin en önemli kaynaklarında bu devlet, Ermenek Beyliği olarak anılmaya başlanılacaktır. Yine bu kaynaklarda şehrin vasıfları uzun uzun anlatılırken, beyliğin onbeş kadar şehir ve ellibir kaleden 25.000’i yaya, kalanı da süvarı olmak üzere 50.000’e yakın asker çıkardığından bahsedilmektedir.Bu dönemde Ermenek, bir kısmı gümüş olan ve halihazırda çok azı ele geçmiş bulunan Karamanoğulları paralarının da darbedildiği bir yerdir. Larende (bugünkü Karaman il merkezi), Alaiye, Mut, Anamur, Gülnar, Silifke o dönemde Ermenek’e bağlı şehirlerden birkaç tanesidir. 1487 yılına kadar Karamanoğullarının yönetiminde kalan bölge her yönden mamur bir halde Osmanlıların eline geçerken, Ermenek’te doğmuş olan Karaman Beyliği yine burada son bulacaktır.

        Osmanlılar döneminde Konya merkez olmak üzere teşkil edilen Karaman Eyaletine dahil edilen Ermenek, dönemin yerli ve yabancı kaynaklarının ittifakla belirttiğine  göre bir müddet daha önemini devam ettirmiştir. Hatta bu dönemde bölgenin ticari faaliyetlerinin merkezi haline geldiği ve bilhassa tekstil üretimi ile ticaretinde çevredeki yegane şehir konunuma  yükseldiğini  görmekteyiz. Öyle ki, o dönemde Ermenek   bezi  bütün  Osmanlı ülkesinde arandığı gibi İstanbul ve Edirne pazarlarında da en yüksek fiyattan  satılan emtia içerisinde yer almaktaydı.

         XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin düşüşüne paralel olarak Ermenek ve yöresi de gerilemeye başlamıştır. Buna rağmen 1890’lı yıllarda Larende’nin 8.961 olan merkez nüfusuna karşılık Ermenek şehir merkezinde 6.430 kişi yaşamaktaydı. İlçe genelinde ise Larende’nin 16.828 kişiye ulaşan nüfusuna karşılık (1894 Konya salnamesi) Ermenek’te nüfus 25.665 kişiye ulaşmaktaydı (l893 Adana salnamesi.) Yine bu dönemde civar kazalardan Silifke 28.000, Mersin 29.000, Mut 15.000, Gülnar 18.000, Anamur 16.000 toplam nüfusa sahip idi. Bu sonuç Ermenek’in 1845 idari taksimatında Mut, Silfke, Anamur, Karataş kazalarını içine alan İçel Sancağının merkezi olmasıyla yakın ilişkilidir. Ne var ki, 1870’de bu vasfını kaybedecek ve yöre insanı günümüze kadar devam eden bir mücadeleye mecbur kalacaktır. Bu süreç içerisinde bölgenin hızla gerilediği de bir gerçektir. Öyle ki, 1891’de 6.430 olan merkez ilçe nüfusu 1945’e ancak 6.607 kişiye ulaşabilmiştir.Ermenek yine bu dönemde, 1910’da Konya’ya bağlanmışken, 1915’de Adana’ya, 1919’da tekrar Konya’ya ve 1989’da ise  yeni teşkil edilen Karaman iline bağlanmıştır.

 ERMENEK’E ÖZGÜ ÖZELLİKLER VE  “ERMENEK”   DENİNCE İLK AKLA GELENLER:

·         Çok zor şartlarda kendi iline başka il sınırlarından geçerek 2,5-3 saatte ulaşımı gerçekleşen ilçe.

·         5000 yıllık çok eski bir yerleşim alanı oluşu

·         İlk Hristiyanlık devri Kaya mezarlarının kaya manastırlarının burada oluşu, Hz.İsa’nın 12. Havarisinden “Barhabas”ın buradan geçmesi ziyareti.

·         Roma-Bizans Çağında 10 piskoposluğun bağlı olduğu Piskoposluk Merkezi oluşu (Dekapolis İzavriya)

·         Karamanoğulları beyliğinin başkenti oluşu-Özgün Beylik mimari eserlerinin Ermenek’te bulunması,

·         Türk Dilini-Devlet dili, ilan eden Karamanoğlu Mehmet Bey’in Ermenek’li oluşu ve Türbesinin Ermenek’te (Balkusan Köyünde) olması,

·         3. Haçlı ordularının Ermenek’ten geçmesi (Firedik Barbarossa Komut)

·         Oğuzların Anadolu’da ilk yerleşim yerinin Ermenek çevresi olması M.S.1015 yılları (Malazgirtten 50-60 yıl önce) Anadolu’nun Türkleşmesinden erken adım atanlar  olması,

·         Orta Asya Oğuz Lehçesinin bozulmadan halen kullanıldığı Orta Asya Türk Geleneğinin halen canlı yaşadığı bölge olması,

·         Dünyanın en büyük Yeraltı Nehri ve Yeraltı Şelalesi - Maraspoli nin Ermenek’te oluşu,

·         Erik Deresi – İllisu Şelalesi (Ermenek  - Gülnar Hududu içinde )(Ermenek  (55 m.) (Niyagara 48 m. den yüksek)

·         Çok zengin Bitki Örtüsü - Botaniği

·         Türkiye’de Kardelen Çiçeğinin yetiştirilebildiği nadir yerlerden biri oluşu   (Dumlugöze köyü: Muzvadı)

·         Konya Bozkır İsyanını  Çıkaran,

·         (Delibaş, Mehmet’in 1924 Ekiminde Ermenek’lilerin gayretiyle Ermenek’te yakalanışı ve Ermenek’te TBMM kararı ile idam edilişi-(Cumhuriyet Katkıları)

·         Nüfusa göre okuma-yazma yüksek tahsilli insan oranı en yüksek bölgelerden oluşu.

·         İlçe dışına en çok insan ihraç (!) bölge ve belde oluşu,

·         Yüzyıllardır çözüm bekleyen bir türlü çağdaş ölçüde çözülemeyen yolları ..

·         Dereleri-Pınarları, Ormanları-Bağları (Bahçe) ve mesire yerleri havası ve meyvelerinin nefaseti ile benzersizliği ...Ermenek HES Barajı ...Dünyanın sayılı barajlarından 256 m.,yükseklik 61.000 m , Su havzası... gücü ile:

·         Türkiyede Akşehir ve Tarsus’tan sonra elektriğe kavuşan 3. İlçe oluşu 15/09/1934 (birçok ilde dahi henüz Elektrik yokken)

·         Halkının Çalışkan, Çilekeş, Zeki, Mücadeleci–Konuksever-Yetenekli ve Aydın insanlardan oluşması.

·         Selçuklular döneminde Tol Medresede Uzay Bilimi Araştırması yapılması.

Ermenek’i ve Ermenek’liyi anlatan özetleyen özellikler olarak sıralanabilir.

ERMENEK’E ULAŞIM:

                     a)      Karayolu ulaşım: Konya, Karaman ve Mut otogarlarından kalkan Özkaymak İşletmesi Otobüsleri  ile  yine Karaman ve Mut otogarlarından hareket eden son model ve klimalı minübüs- midibüsler  ile seferleri yapılmaktadır.  İlçemizden otobüslerle hergün saat 08.30 ile 16.30  saatlerinde,  minübüsler ile de saat başı olarak seferler düzenlenmekte olup, karşılıklı ulaşım sağlanmaktadır

Ayrıca Ermenek ve Mersinden karşılıklı olarak hareket eden otobüslerle  ulaşım sağlanmaktadır.

            b)     Şehir içi Ulaşım : Şehir içi ulaşımı Özelleştirilmiş olup, saat başı minübüslerle sağlanmakta olup, yine 28 adet köyümüze, Kazancı ve Güneyyurt Kasabalarımıza ulaşım  minibüsler ve taksilerle yapılmaktadır.

 ERMENEK’İN EKONOMİK YAPISI VE ÖZELLİKLERİ:

Ermenek yöresi zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahiptir. Bölgede 75.000 hektarlık büyük bir alan içerisinde değişik maksatlarla yüzyıllardır işletilen pelit, her çeşit çam, köknar ve ülkemizde nadir bulunan sedir ağaçlarının oluşturduğu orman varlığı yanında kömür, demir, krom, kurşun vs.. gibi zengin maden yatakları da mevcuttur. Yalnız günümüzde bir kısım kamu ve özel işletmeler eliyle bunlardan sadece kömür istihsali yapılmakta olup, onun da yıllık üretimi 600.000 tonun üzerindedir. Dolayısıyla bölge diğer maden işletmeleri açısından büyük oranda yatırım beklemekte ve bu gerçekleştiği takdirde ülke ekonomisine önemli katkılar yapabilecek bir konumda bulunmaktadır.

Ermenek 85.000 hektarlık merası yanında takriben 105.000 hektar civarındaki ekilebilir alan ile sıradan bir tarım ve hayvancılık bölgesi olarak görülebilir. Bu arazinin de sadece 60.000 hektarı büyük ölcüde iptidai usullerle sulanmakta ve ikinci mahsulde alınmaktadır. Zirai ürün olarak çeşitli meyveler (elma, armut, kiraz,vs.gibi) ve sebzecilik yanında pamuk, susam, kenevir, zeytin,tütün ve haşhaş gibi endüstriyel bitkilerde yetiştirilmektedir. Aslında büyük ölçüde bölgenin ekonomik yapısını şekillendiren Göksu vadisinde bulunan küçük ana verimli arazi üzerinde Akdeniz Bölgesinde yetişen her türlü ürünü de elde etmek mümkündür. Bölgenin temelde kıl keçisi ve sığıra dayalı hayvancılığı yanlış politikalar özelliklede Orman işletmelerinin uygulamaları yüzünden bitme noktasına gelmiştir. Bu yönde sarf edilecek bir gayret ile bölge ve ülke ekonomisine çok şeyler kazandırılacağı düşünülmektedir.

Ayrıca ilçemizde içine herhangi bir katı maddesi konmadan bağ ve bahçelerden toplanan üzümlerden helva yapılmakta olup, modern tesisatlarda yapılan bu helvaların içinde şeker olmadığından dolayı devamlı olarak büyük şehirlere satılmakta olup, yapılan bu  ticaretle de ekonomimize büyük katkıda bulunmaktadır.

Ermenek yöresinin büyük kentlere uzak dağlık bir bölgede sıkışıp kalması ve çevre ile ilişkileri güçlükle sağlanabilen bir yer olması sebebi ile burada el sanatları gelişip, çeşitlenmiş ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmiştir. Özellikle dokumacılığa dayalı küçük işletmeler son yıllara kadar dayanabilmiştir. Bunun yanında kunduracılık, terzilik, demircilik, bakırcılık, ağaç doğramacılığı, halıcılık ve yapı sanatları da yörenin kapalı ekonomik sistemi içerisinde önemli bir yere sahiptirler. Onun içindir ki Taşeli mıntıkasında yer alan yerleşim bölgelerindeki zanaatkarların ekserisi Ermenek’lidir. Yine bu sistem içerisinde yöredeki Pazar ve panayırlar, (Zeyve, Bardat, Barçın vs. gibi) belli başlı alışveriş merkezlerini ve sosyal faaliyet alanlarını oluşturur.

ERMENEK VE ÇEVRESİNDE TARİHİ YERLER:

Firan Kalesi (Ermenek Kalesi): Ermenek Kalesi olarak da anılan kale kartal yuvası benzetmesine uygun bir şekilde tamamen kayaların tabi oluşumu ile meydana gelmiştir. Oldukça dik ve sarp bir kaledir. Şehre hakim bir mevkidedir.

Amasyalı Trabon bu kaledeki mağaraları Zağfiran mağaraları olarak nitelendirdiğinden, kale Firan asıyla anıla gelmiştir.

Evliye çelebi, seyahatnamesinde kale hakkında “Göklere ser çekmiş kırmızı bir dağın ortasında Tanrı kudreti ile yapılmış bir Kaledir. Ben karada ve denizde 32 yılda 18 padişahlık yer gezdim böyle bir kale görmedim. Mutlaka gezilmeli görülmelidir. Bu kale Tanrının kudret eliyle yapılmıştır. Hendeği ve kuleleri yoktur zaten bunlara ihtiyaç da yoktur. Kale eşsizdir Yalnız şarka bakan küçük bir kapısı vardır. Bu kapıya dahi 140 kademe ağaç merdivenle çıkılır bir yanı ağaç korkuluktur. Kalenin içinde 40-50 kadar kargir ev vardır. İçinde bir can vardır. Kayalardan ab-ı hayat gibi bir su çıkar, aşağıya akar. Velhasıl övmekle insanın aciz kalacağı emsalsiz bir kaledir. Kalenin dizdarı ve 18 neferi vardır .”demektedir. Alınması gerçekten zor savunulması kolay olan Firan Kalesi surlarıyla hala ayakta.

Mennan Kalesi : Mennan sığınılan sığınılacak yer anlamındadır. Mennan kalesi bu tarife uyabilecek en doğru yerdedir. Kale Ermenek Mut, Gülnar yolu üzerinde Ermenek ve Erik çaylarının birleştiği yere yakın olan bir dağın üzerine kurulu tabi bir kaledir. Alınması bir hayli zor savunulması kolay bir kale, olarak tarihteki yerini hakederek almış olan Mennan top menzili dışında olma özelliği ile birçok kavme ve orduya sığınaklık ve barınaklık yapmıştır.

Mennan Kalesi Hititler , Lidyalılar, Asurlar ve Persler zamanını görmüş daha sonra Selevkos, Roma , izans ve Araplar en sonra da Selçuklu Karamanoğulları ve Osmanlı devirlerini yaşamıştır. Harçlı seferlerinin üçüncüsünde harçlılar Mennana sığınarak Selçuklu akınlarından kurtulmaya çalışmışlardır. Karamanoğulları Kaleyi tamir etmişlerdir. Kalede halen depolar sarnışlar ve bina kalıntıları bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet Devrinde Karamanoğulları Pir Ahmed Bey, Osmanlılarla yaptığı savaşı kaybederek Mennan Kalesine sığınmış ancak onu adım adım takip eden Osmanlı sadrazamı Gedik Ahmed Paşa, Mennan kalesi önlerine toplar getirterek kaleyi yerle bir ettirmiştir. Mennan kalesi, bugün bile heybetinden bir şey kaybetmemiş halde o eski asırları arar gibidir. Issızlığını tarihine taşlarına ve yıkık surlarının şahit olduğu hazin bekleyişini sürdürerek kimbilir daha ne kadar sürdürecek Mennan Kalesi.

CAMİİLERİMİZ:

Meydan camii (Rüstem Paşa Camii-Emir Camii): İlçe merkezinde meydan mahallesindedir. Minaresi ve mihrabı taştandır. Kubbe’ye çapraz tonazla örtülüdür. 

Evliya Çelebi’nin bu camii hakkındaki sözlerinin bugünkü anlamı “Emir camii toprakla örtülü bir camiidir. Kıble tarafından mihrap üstünde büyük bir kubbesi ve ziyaretgah vardır. Kıble kapısı önün’de yolun üzerinde güzel minaresi vardır ki güzelliği tarif olunmaz.” Camiinin kitabesi olmadığı için ne zaman yapıldığı kesin olarak belli değildir. Ancak 1436 dan önce yapılmış olması ihtimali kuvvetlidir. Camiiye adını veren  Mimari Emir Rüstem Paşa olan camii, uzun müddet onun adıyla anılmış, özellikle mimarisi açıdan oldukça ilgi çekici ve fevkalade bir eser gerek camii, gerekse de minare kesme taşlardan inşaa edilmiştir.

Minarenin hemen yanıbaşındaki Meydan çeşmesi, soğuk suyuyla yüzyıllardan beri hem yürekleri ferahlatmış, hemde gönül huzuru ile alınan abdestlerin şahitliğini yapmış, halen de bu şahitliği devam ediyor.

Sipas Camii: Farsça da Hamd, Sena, şükür anlamına gelen, Sipas camii, Karamanoğlu Bedrettin Mahmut Bey oğlu Ebulfeth Alaaddin Halil Bey tarafından yaptırılmıştır. Cümle kapısı üzerinde üç ayrı kitabesi bulunmaktadır. Mihrabı orijinal olup, sanat değeri yüksektir. Taş işleme sanatının güzel bir örneğidir. Minberi ahşap ve basittir. Minaresi 225x225 cm kaidelidir.Devrinin başarılı bir eseri olan minaresi, ne yazıkki günümüze kadar gelmemiştir. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgimiz yoktur. Vakıflar tarafından 1972 yılında yıktırılarak bugünkü iki katlı durumuna getirilmiştir. Camii avlusuna girişteki Çınar ağacı, Eski Sipas camii’yi görebilen, onunla yaşayan bir ulu Çınardır. Çınar’ın hemen dibindeki su, belki de Çınardan da eskidir. Buz gibi serin suyu, yazın dahi eksilmez. Çınarlısu diye de adlandırılan bu su Ermenek sevdalıları için ab-ı hayat gibidir. Çınarlısu’dan içmek, onunla abdest almak gönülden şükredenler için bir hamd,bir şans, bir şükürdür. İşte onun içinder ki Sipas camii, bir şükür kapısıdır Ermenekliye minare, aslına uygun olarak restore edilmiştir. Sipas camii’nin yazlık kısmına alt ağaç oyma tarihi kapısı, ağaç işlemeciliğinin bir şaheseridir. Bugün için An cadde üzerinde olan camii’ye Karamanoğlu Halil bey önemli gelirleri olan zakfiyeler bağlamıştır.

Ulu Camii: Ermenek’de mevcut camilerin en büyüğü olup, ceviz ağacından işlenmiş kapı kanadı üzerindeki kitabesine göre Karamanoğlları devri eseridir Hicri 702. Miladi 1302 tarihinde Kerümüddin Karaman Bey oğlu Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak Mahmut Bey’in ölümünden sonra aslında bu camii oğlu Halil Bey tarafından tamamlandığı muhakkaktır. M.1710 da Şeyh Seyyid Hacı Abdilvehhab Efendi tarafından tamir ettirilmiş, ağaç sutunların taşıdığı kirişler üzerine oturtulmuş toprak damlı bir yapıdır. Mihrabı güzel oyma taştandır. Camii’nin bir çok yerlerinde kitabesi vardır. Örneğin minberin kapısının üstündeki hadis’i şerif’in anlamı şudur. “Mümin mescid’de sudaki balık gibidir. Münafık’da kafesteki kuş gibidir.” Camiinin yazlık bölümünde dahil olmak üzere boyu 39, eni 18 mt.birbirine paralel sıra halinde altışar fil ayağı ile onların üzerine yerleştirilmiş 14 kemerin taşıdığı bir binadır. Ahşap olan kadınlar mahfili yüksek, geniş ve ferah bir mekandır. Camii içinden çıkılan iki merdivenle inilip, çıkılmaktadır.

Ağaç oyma süslemeleriyle göz alıcı ve hayranlık uyandırmıştır. Cümle kapısı ağaç işleme ve süsleme sanatının bir şaheseridir. İki kanatlı olan kapı ceviz ağacından yapılmıştır. Son cemaat yeri M.1543 yılında İshak Bey oğlu Hacı Seydi Ali tarafından yaptırılmıştır.Sofa ve yazlık bölümde denilen bu kısımda kemer ortasında dairesel bir madalyon şekli dikkatleri çeker.

Akcamescit Camii: Ermenek’teki en eski Karamanoğulları eseridir. M.1300 yılında Karamanoğulları soyundan Hacı Ferruh tarafından yaptırılmıştır. Oldukça mütevazi bir eser olarak dikkatimizi çeker. Ahşap minarelidir. Minarenin tarihi ve mimari açıdan bir değeri yoktur. Mescit, giriş esas bölüm ve yazlık olmak üzere üç bölümdür. Gerçek bir sanat şaheri olan ağaç oyma iki kapısı, Akçamescit’in adını yüzyıllardan beri nesilden, nesile duyurmuştur. Günümüze kadar gelebilen bu kapılar ilgi ve alakayı halen üzerinde toplamaktadır. Kapılar aynı sanatkar elinden çıkmış, eşine az rastlanan paha biçilemeyen sanat eserleri olarak zihinlerde ve gönüllerde ki yerlerini çoktan almışlardır.

TOL MEDRESE (MUSABEY MEDRESESİ):

 Tol medrese şehir merkezindedir. Karamanoğulları devrinin ilk büyük eserlerindendir. H.740 miladi 1339-1340 tarihinde yapıldığı anlaşılan Ermenek’teki Tol Medrese Emir Musa  tarafından yaptırılmıştır. Emir Musa 1339 ve 1340 tarihinde Karamanoğulları Sultanı değildi. Ermenek Valisi idi. Kitabesinin anlamı “Bu mübarek medreseyi 740 yılında, gazi, ibadet eden, bilgin ve büyük emir Karamanoğlu Mahmutoğlu din ve dünyanın zineti (Baha-Üddin) Musa yaptırdı.” Medrese H.1120, Miladi 1611 yılında Şahin isminde birisi tamir ettirmiş. Tamiratlar değişik zamanda sürmüştür. Medrese enkazları arasında bulunan bir taşta Farsça yazılıdır. Türkçe anlamı ,”Bu dünya’dan ne cihanlar gelip geçti. Nice Başbuğların köşkü ve tahtı dünyada kaldı. Bu dünya sadece Allah’tır. “ Vakfiyerin’den anlaşıldığına göre: Tolmedrese İçel’de (Mut-Anamur-Silifke) ve hatta Karaman’da tanınmış büyük bir eğitim ve öğretim kurumudur. Bu öneminden dolayı İçel’den çok Vakıflar vardır. Burada dini bilimler yanında pozitif bilimlerden matematik ve astronomide okutulmuştur. Karamanoğulları ile Osmanlılar arasındaki olumsuz ilişkiler sırasında Tol Medrese müderislerinden Türk bilgini Molla Vali’nin elçilik görevinde bulunduğu sanılmaktadır.

 GÖRMELİ  KÖPRÜSÜ (ALA KÖPRÜ):

Köprü Ermenek’in 18 km uzağında Göksu üzerindedir. İlçemizi karşıyaka köylerine, Anamur ve Gülnar’a bağlar. Köprünün kitabesinde (Sultan-ı Azam emniyetle geçinmek üzere bu köprünün yapılmasını emretti. O Sultan-ı Azam ki alemi de Allah’ın gölgesidir. Dünya ve din üzerinde feth babasıdır. Bu kimdir derseniz; Karamanoğullarından Mahmut Bey oğlu Halil Bey’dir. Alemi islamda daim kılsın; sene Hicri 706 –Miladi 1305. Mimari Aciz kul Yusuf oğlu Süleyman denmektedir. Büyük Türk Alimi Ermenek’li Saffet hoca bu köprüye verilen Ala adını “Çok Yüce ,çok büyük” anlamına gelen arapçada “ala” kelimesinden yumuşatıldığını söylerdi. Bu köprünün yapılışı ile ilgili uzun bir efsaneside vardır. Köprüyü yapan çıkar ustasına bir köprü yaptım Gezmelideğil, görmeli demiş. Görmel köprüsü adı da efsaneden beri süre gelmektedir.

MARASPOLİ (MARASPULLA) MAĞARASI:

Maraspoli mağarası dünyanın en büyük mağaralarından ve yeraltı derelerinden biridir. Bu mağara ilçe merkezindedir. Ermeneğin sayısız pınarlarının besleyen suların bu yeraltı deresinden geldiği Dr. Jeolog Temuçin Aygen ve arkadaşlarının incelemelerinden anlaşılmıştır. Son 1990 yılında yapılan incelemelere göre mağaranın yaklaşık 1500 mt. Lik su yolu kesimi haritalanmıştır Ve planı çıkartılmıştır. Ayrıca buradan alınan sudan hidroelektrik santrali kurulmuştur. Hatta bu santral ile Ermenek Türkiye’de elektriğe kavuşan 3. İlçe olma ünvanını kazanmıştır.

 BÜKLÜ BABA SULTAN ZİYARETİ:

Bu notlar Evliya Çelebi’den alınarak yazıldı. “Büklü baba Karamanoğullarından’dır. Tacını, tahtını, bahtını terk etmiş av avlarken Hızır Hazretlerine rast gelmiş. Hızır’ın tavsiyelerine uyarak bu yerde 70 yıl kadar yaşamıştır. Kabri bu yörede ziyaret edilir. Işıkla dolu mezarının yanında yerde bir çamur kaynayarak çıkar. Bu çamur frengiye, tuzlu balgama, temriyeye, deri hastalıklarına iyi geldiği söylenir

 BALKUSAN’DA (BAĞBELEN) KARAMAN BEY VE OĞLU MAHMUT BEYLERİN TÜRBESİ İLE KARAMAN BEY İMARETİ:

Balkusan köyü, Ermenek ‘e 25 km. Uzaklıkta bir köydür. Bu köy adını Uygur Türkleri’nin Orta Asya’daki başkentleri olan Balgasan ’dan alınmıştır. Ancak söyleniş kolaylığı nedeniyle Balkusan olarak değişikliğe uğramıştır. Selçuklular Ermenek taraflarının fethederken Bulgasan yörelerine Karamanoğulları olmadığını yerleştirmişlerdir. Türbenin karaman Bey’in oğullarından Mahmut Bey tarafından inşa edildiğini sanıyoruz. Türbenin kitabesinde “Bu mübarek mamureyi Keykavuz oğlu büyük sultan Mesut’un hükümdarlığı günlerinde Allah memleketini daim etsin-Ulu Tanrının rahmetine muhtaç Nuruh oğlu Keri-üddin Karaman yapıtı” der. Karaman bey, buraya içine türbeyi de alan camii ve belki de Medreseden oluşan bir mamure yaptırmıştı. Şimdi türbenin önündeki avlu duvarında kullanılan muazzam ve ağır kitabeli parçalar, üzerinde çeşitli oyma, kazma kitabeler bulunan taşlar bize bunu gösteriyor. Türbede iki sıra halinde beş yekpare taş sanduka vardır. Karamanoğlu Ahmet beye ait Türbe bugün köylüler arasında birçok dileklerin kabul edildiği manevi bir ziyaret yeridir.

 İKİZİN ETİ TAPINAĞI:

 Güneyyurt (Gargara) Kasabası Ermenek ilçesine bağlıdır. Burada İkizin Eti Tapınağı bulunmaktadır. Tapınakta iki in, arslan, öküz, (boğa), yılan bir de seçilemeyen başka bir hayvan anıtı görülmektedir. Gerek arslan, ve gerekse boğa veya öküz bulundukları çevredeki insanlara su gibi sağlık veren bir maddeyi sunmakla gösteriliyorlar. Gerçekten Güneyyurt Kasabasındaki İkin Eti Anıdında saptanan 4 tane hayvan bugün söylediğimiz arslan, boğa, veya öküz, yılan adlarının söylenip gelen insanlığın arasında ne kadar büyük  ve önemle yaşayıp geldiği görülmektedir.

 ERMENEK’TE YAYLALAR:

Balkusan, Altıntaş, Kamış ve Tekeçatı yaylaları özellikle Balkusan yaylasında arıcılık yapılır. Balları meşhurdur. Buralarda çok çalba otu olur. Bu ottan elde edilen ballar Taşeli Yaylası’nın en beyaz, en nefis ballarıdır. Balkusan başta olmak üzere bu yaylalarda yapılan kaşar peyniri de çok nefistir. Özellikle Tekeçatı ’da ağaçların kuturları pek fazladır.  Burası oldukça sulak ve çayırlıktır. Burada sığır ve at beslenir. Ermeneğin mesire yeri olarak ta en çok değerlendirildiği yerlerindendir. Tekeçatı Balkusan deresinin güneye devamı üzerinde ve eski Ermenek-Mut-Karaman yolu kavşağındaki derin vadiye Tekeçatı denir.

 ERMENEK AKARSULARI VE DERELERİ:

 Taşeli platosunu yararak gelen Göksu Akdeniz Bölgesinin en önemli akarsularındandır. Toroslar da ki Haydar ve Geyik dağlarından kaynaklarını alan güneydeki kol Ermenek suyu adını alır. Haydar dağlarından doğan Hadim Göksu ‘yu ise Kuzeydeki kolu oluşturur. Bu iki büyük kol Mut İlçesi güneyinde birleşerek asıl Göksu ‘yu oluştururlar. Ermenek Göksu’yu Gökdere ile Küçük suyun Sarıtaş bıçağı mevkiinde birleşmesinden itibaren başlayan kısım ve Hadim Göksu’nun Mut’tan Suçatı yöresine kadar olan bölümüne Ermenek Göksu’yu denir. Ermenek Göksu’yu üzerinde gezende baraj göleti oluşturulmuş olan bir de Görmeli Barajı etütleri sürdürülmekte, ayrıca bu nehirden balık üretilmektedir. Bu nehre ulaşan derelerde harikadır. Nadire çayı, Zeyve çayı gibi. Ermenek Göksu’yu üzerinde gezende baraj göleti oluşturulmuş olan bir de Görmeli Barajı etütleri sürdürülmekte, ayrıca bu nehirden balık üretilmektedir. Bu nehre ulaşan derelerde harikadır. Nadire çayı, Zeyve çayı gibi.

 

 
 
  Bugün 3 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol